Adem, Ağaç ve Elması: Bir İnsanlık Eleştirisi
Sana, bana, bize… Kim bilir birileri uzanıp da üzerinde dener, bir farkındalık yaratılır ve bir değişimin başlangıç ateşini fişeklemiş olurum niyetiyle dokuyorum cümlelerimi. Eşlik etmesi için bir şarkı :)
Dünyayı tepeden izleyen, var olan tüm kötülüğün cezasının kesildiği bir metafora ve olana olmayana şöyle bir bakalım yazısı bu. Bir de benim perspektifimden, dünyayı okuyuşumdan ve anlamlandırışımdan irdeleyelim istedim. Yasak elma hikayesi, ilk günah miti…
Hepimizin bildiği, kutsal kitaplarda anlatılan Ademle
Havva'nın hikayesi bu: Cezalandırılışları ve dünyadaki bizleri pek de memnun
etmeyen bu serüvenin başlangıç noktası. Merak ediyorum kaçımız işler,
ilişkiler, kazançlar, kayıplar koşturmacası içinde durup düşünüyor acaba;
insanlığın bir ceza olarak gönderildiği bu dünya, aslında o kadar da
önemsenmesi gereken bir hadise mi gerçekten? ''Yaşanmasının bu kadar anlamlı
kılınmasına bizi itekleyen nedir?'' sorgulamasına neden düşmediğinizi ve tüm bu
amaçsızlık, öylesine yaşanıp giden zaman örüntüleri içinde bir insana, bir
hayvana, bir çiçeğe, herhangi bir hikayeye vakit ayıramayacak meşguliyetler yaratma
telaşına, neden bu kadar kapıldığınızı dinlemek isterdim hepinizden. Evet;
senden, ondan, bizden. Hepimizin biricik oluşuna ve sesimizin duyulması
gerektiğine inanıyorum çünkü. Eğer varsak ve sebebi bir ceza bile olsa bu
nefesi alıyorsak; hissedilmeye, dinlenmeye değer düşüncelerimiz var demektir.
Kötülükler, yakıp yıkmalar… Birkaç gündür sürekli zihnimizi meşgul eden, vicdanımızı inciten, en derinlerde bizleri yaralayan olaylara şahitlik ediyoruz yeniden. İnsanlığın kendinden olmayanı yok etme motivasyonunun hiç tükenmeyişi ne kadar da korkunç. Daha da korkuncu insanlığın yalnızca kendinden olana sahip çıkması, gözyaşı dökmesi. Görüyoruz bir kez daha kötülüğün ve nefretin herhangi bir ırka, dine, millete has olmadığını; nefret insanlığın laneti adeta.
Bu riyakarlığa ayna olmak istiyorum çoğu zaman…
Bir kısım insan yalnızca kendi doğruları ve inanışları doğrultusunda ses
çıkarır oluyor zulme, acıya, kedere. Bir kısmı üç maymunu oynuyor, bir kısmı
ise tüm bunlar içinde çatıştıracak tavırlar arayışı içinde. Şimdi karşısında
haykırışlarla durduğumuz bu kötülüğü yarın yaşatacak olma ihtimalini es geçmeyin,
unutmayın istiyorum. Etimle, kemiğimle, tüm gücümle bunu bağırıp çağırmak! Dün
sizden olmayan bir çocuğu yok etmeye, yoksulluğa mahkum etmeye bu kadar gönüllü
oluşlarınızı unutamıyorum. Tüm dünyanın her metrekaresini nefret sarıp
sarmalamışken, her nefes alış peşi sıra incitici birkaç kelama dönüşürken bunca
ölüm, bunca kalım yaşanırken bu dünyayla barışamıyorum.
İnsanı, yaşamı sadece var olduğu için öylesine, sadece
olduğu haliyle kabul etmeyi öğrenmekle güzelleşecek bu çağ. Herhangi bir
nefret, saldırı yaşanırken attığımız storylerle, eklediğimiz hashtaglerle
kurtaramayacağız hiçbir masumu. Ya da tamamen iyi niyetle güzel bir çabayla
yapılması gereken, bir farkındalık yaratırım hissiyle harekete geçtiğimiz bu
eylemleri de nefrete dönüştürmemekle düzelteceğiz belki de bir şeyleri: Peşi
sıra ona üzülen buna neden üzülmüyor, hadi o, bu, şu, siz neredesiniz diye
hırçınlaşmadığımızda. Dönüp kendi eylemlerimizi sorguladığımızda mesela,
kalbimizi düşüncelerimiz çelişse bile her ihtiyacı olana eşit açabildiğimizde.
Her masumu, çocuğu sahiplendiğimizde o, bu, şu ayrımına düşmeden... Yarın
etiketleri değiştirecek zulmü, eziyeti bizden olmayana gösterme hırsına
bürünmediğimizde. Kendi insanımızı, sırf başka pencereden hayata bakıyoruz
diye, şans eseri aynı coğrafyanın birkaç kilometre ötesine düştü yaşamımız diye
ötekileştirmediğimizde. Övünmediğimizde mezhebimizle, ırkımızla ya da inancı,
inançsızlığı sahip olduğumuz her ne ise dayatmadığımızda, umutlu bir yaşamı
yeşerteceğiz.
Düşünün istiyorum iyilik ekmek için ya da bir nebze iyi
birer insan olmak için çaba sarf etme motivasyonunu neden inancımıza
dayandırdığımızı. Yalnızca bir gün cezalandırılırım korkusuyla sarmadığımızda o
çocuğun yaralarını, sadece inancımızın emriyle değil inancın insanı
güzelleştirmesiyle harekete geçtiğimizde onaracağız her şeyi. Benim inandığım
yaratıcım sizlerin inandığınız kadar öfkeli değil, korku yaratmıyor kalbimde.
Ya da inandığınız evren, var oluş, tabiat her ne ise benim inandığımdaki gibi
sadece sevgi ve denge üretme telaşında değil ne yazık ki.
Bizim ülkemizde bizim dünyamızda merak edene hikaye,
yaşanmışlık çoktur. Ama kimse merak etmez…
Kim ötekileştirildi bilmek istemez. O çığlık hangi çocuğa
aitti, o kaldırımda kaç kadın çaresizce ağladı, kaç erkek imkansızlıklar içinde
boğulurken, sefaletle mücadele içindeyken volta attı o düzlükte; eğer paralel
değilse düşünceleri kimse şahit olmak istemez. Ne garip bir coğrafya, görüyor
gibi yapıp bu kadar kayıtsız kalmayı başarmak da ciddi bir çaba gerektirir.
Her kapının arkasında gizli bir hikaye var. Biz o kapıyı
aralayıp hikayelere şahit olmak yerine, kendi kapımızın ardına saklanıp
hikayeler hakkında yürüttüğümüz tahminlere inanarak tweetler atmayı tercih
ediyoruz. Kilidi bile yok o kapıların, ardı merak edilme umuduyla yanıp
tutuşanlarla dolu ama çalmıyoruz o zili.
Büyütmeyin istiyorum kalbinizde sadece hırsı, öfkeyi ve nefreti. Hepimizde olan bu duyguları kenara sıyıralım da açalım herkese iyiliği, sevgiyi, çabayı istiyorum.
Adem ile Havva'nın o elmaya uzanışıyla başlayan ya da o büyük patlamayla
hayat bulduğunu düşündüğünüz bu dünya, sadece acının üretildiği bir hal almasın
istiyorum. Yaraları sarıp sarmalamaya niyetimiz, sırf yolumuz kesiştiği için
bile bir insanı sevmeye cesaretimiz, bundan çok daha ötesinde var olan her şeye
saygımız olsun istiyorum. Nefretin, öfkenin insan eli ile bizlere
yaşattıklarıyla, insanın yok etme arzusuyla aynı dünyayı paylaştığım için
kahroluyorum çoğu zaman. Kötünün, yakıp yıkmanın motivasyonu bu kadar yüksekken
iyi ve güzele bu kadar cılız bir çabanın reva görülmesini anlamlandıramıyorum.
Sana, bana, bize: Hepimize bu sıralanan kelimelerim, biz bu
cılız çabayı güçlendireceğiz...
Ve şu meşhur gökten ''üç elma'' düşmesin bu sefer. Bu düşen benden sizlere; insanlığa dair bir parça umut, bir parça iyilik ve bir parça da sevgi olması niyetiyle alıp kalbinize ekin, yeşertip çoğaltın diye…
Yorumlar
Yorum Gönder