IŞIK HUZMELERİ
“Yaşamının anlamı,
ancak, kişi, bir an durup, ne istiyorum ki diye sorabildiğinde, biçimlenmeye
başlar. Yani, ancak eksikliği çekiliyorsa, yokluğu duyulabilmişse var
edilebilir; yoksa yoktur. Bu bakımdan insanların büyük çoğunluğu anlamsız
yaşamlar yaşarlar, çünkü yaşamlarındaki anlam eksikliğini hiç duymamışlardır.”
Oruç ARUOBA
Bu bir iç rahatlatma yazısıdır. Belki de yazdığım bir kelime
dönüp dolaşıp da birilerine ulaşır, ruhunu okşar, umut olur diye... Bir yandan
da birikmişleri ortaya döküp ferahlamak bencilliğiyle dokuyorum cümlelerimi.
Ama inanıyorum; bütün bunlar sana yazılmalıydı, alacak bir şeylerin olmalı
benden yana ya da benim sana bırakacaklarım diyelim. Bu kesişmenin
"kesinlikle yazmalısın" iç sesinin başka bir açıklaması olamaz. Zira
her şeyin bir sebebi olmalı...
Uzun zamandır denk geliyorum bambaşka insanların
paylaşımlarına ve yaşama, gülmeye, tüm o anlara, insanlara, sevdiklerine,
hayvanlara, çiçeğinden böceğine, şiirlere, kitaplara, Oruç Aruoba’ya verilen
değerler o kadar tanıdık ki o kadar benden... Bir bebeği öperken rahatsız
olmasın diye minik ellerini tercih ederken, sevdiklerini yüz yoğurmalı
sevmelere ve tüm bu sevilmelerin sonunda bir şekilde kendini yine yeniden çok
da tanıdık olmadığı bir savruluşun içinde bulmaya. Hepsi biraz benden, biraz
bizden hepsi çok bilindik.
Kabul… Bütün olan bitenin yanında kabul ettiğimiz şeylerin
bize reva görülenler olması ne garip. Her şeyde olduğu gibi bunu da yanlış
anladık sanıyorum ki. Çünkü kabul etmemiz gereken aslında değiştirme imkanını
elimizde barındırmadığımız anlar olmalıyken, bizler bize dayatılanları kabul
edip sindirip yola devam etme telaşındayız yalnızca. Oysaki yaşadığımız tüm
olanlar ve olmayanlar içinde kabul edilmeyip mücadelesini vermemiz gereken tek
şey; belki de bize dayatılan adına ‘’hayat’’ denilen bu ‘’ölmeme’’ haliydi.
Neden daha iyi, daha özgür ve daha umutlu bir yaşam ihtimalinin peşinden
gitmediğimizi anlayamıyorum. Hayatımla ilgili şimdiye kadar olan olmayan,
bekleyen, geciken, olmaması gereken her şey kabulüm, yalnızca bizlere biçilen
‘’yaşamsız’’lık rolü kabulüm değil. Çünkü bu rol dahilinde geçen zaman
örüntüleri; nezdimde pek de yaşamak değil, en fazla ölmemek… Değişime kucak
açtığım bu günlerde sizleri de peşimden sürükleme arzusu ile yazdım tüm bunları
çünkü biliyorum ki bir yerlerde bir kelebek kanat çırpacak ve bu çırpınış
hepimizin kalbinde bir dokunuş olarak yer edecek.
Elbet bu ‘’yaşamsız’’lık rolünü soyunup mutluluğu, neşeyi,
huzuru, cesareti, daha insani şartlarda olan bir yaşamı giyinip kuşanacağımız
günler gelecek. Elbet yakında tüm bu olanlara dur deyip yaşamı anlama telaşına
bürüneceğiz. Uzanıp yakalayacağız hakkettiğimiz sevinçleri ve bölüştüreceğiz
kalplerimize yeniden uçsuz bucaksız, önsüz ve arkasız iyiliği, sevgiyi…
Yorumlar
Yorum Gönder