Dönüşüm
Her şey bir anda değişti, tüm hayat tek bir günde durdu sanki öylece. Zaman akarken eylemlerimiz sınırlandırıldı; yavaşladık. Sürekli bir yerlere birilerine telaşla koşup yetişmeye çalışırken sanki bir anda hayat ‘’sakin ol, dur’’ dedi hepimize.
Bir yöne doğru hızla giden bir arabayı düşünün; eğer önüne
ansızın bir duvar düşüverirse toslayacak ve hatta bir miktarda geriye doğru
gidecektir. Tüm bu yaşananların başladığı o ilk güne dönüp bakalım; hepimizin
aniden duvara tosladığı o ilk an. Sonrasında korkular, bilinmezliğin verdiği
stres, kaygı ve daha bir ton negatif duygu deneyimledik hep birlikte.
Kayıplarımız oldu, hayatımızın 1 senesi öylece avuçlarımızdan akıp gitti.
Zamanın ne de kıymetli olduğunu anladık. Ertelerken hayalleri canımız yandı,
belki her şey yolunda olsaydı yine erteleyecektik bu hayalleri ama farkında
bile olmayacaktık. Şimdiye kadar da hep ertelemedik mi zaten, hep kendimizi
günün koşuşturmalarına teslim etmedik mi? Bu korkular ve bocalamalar akabinde
hepimiz bir anda gerilemeye başladık, belki de gerçekliğimizle yüzleştik kim
bilir. Sandığımız kadar ilerilere sıçrayamadığımızı gördük belki de. Sonrasında
bunu kabul edip kendimizi onarmak yerine bu açığı kapatmak için, gerilemiş
olmanın yarattığı hırslarla kocaman kocaman adımlar atmaya çalıştık. Deneyimlemediğimiz
her şeye saldırdık. Sonra bunları yarıştırma telaşına büründük sanki yeterince
yarış halinde değilmişiz gibi. Yine yanlış anlamıştık hayatın bize sunduğu bu
fırsatı…
Aslında tam da vaktiydi durup soluklanmanın ama usulca derin bir nefes almak yerine hayatı kaçırmayalım telaşıyla hareket eder olduk.
Sessizleşemedik bir türlü, duramadık, dinleyemedik bedenimizi, içimizi. Kulak
veremedik aslında iç sesimizin o ne istediğimizi fısıldayan sesine. Sonra yeni
bir savruluşun içinde bulduk kendimizi. Hem de tüm bu durağanlık içinde
deneyimlenen bir savruluş. Fiziğe bile aykırıydı oysa; tüm bu durağanlık içinde
oradan oraya düşüp durdu zihnimiz, ruh halimiz.
Hayatı yine duruma el atmasına mecbur bıraktık. ‘’Bu ders,
bu öğreti alınacak arkadaş!’’ dedi lisenin en sert öğretmeni edasıyla.
Sonrasında verdi de verdi buhranları. Kaçışınız yok artık öyle ya da böyle
öğreneceksiniz kendinizle yaşamayı, olmanız gereken insanı olmayı ve kendinize
döndüğünüz kadar diğer her canlının, her nefesin ne kadar kıymetli olduğunu bir
şekilde anlayacaksınız. Zorlaysa zorla, sevdireceğim size, kabul ettireceğim
diğer dediğiniz tüm yaşamları. Öyle bir özleteceğim ki sarılmaları, gerçek
kavuşmanızda hiç ayrılamasın isteyeceksiniz kollarınız birbirinden. Sohbetin
koyuluğundan soğuyan kahveleri hatırlatacağım; bir dahaki ilk yan yanalıkta
aklınıza dahi gelmeyecek birbirinizden başka bir dünya. Dinlemenin, anlatmanın
ne kadar büyük mucizeler barındırdığını fark edene kadar kavuşturmayacağım
seslerinizi, öyle bir ahizeden bir ahizeye ya da bir mercekten bir merceğe kadar
ulaşacaksınız birbirinize…
Neler değişti neler öğrendik değil mi? En çok da hayatın ne derece kıymetli olduğunu anladık, öylesine canımız istediği an sokağa çıkmanın ne büyük özgürlük barındırdığını hissettik en derinlerimizde. Atılan her adımın, her el sallayışın bir gün aslında son olacağının bilincine vardık zoraki de olsa. Şimdi dönüp baktığınızda tüm bunlar koca bir senelik kayıp mı, yoksa avuçlarımıza bırakılmış kazanımlar mı? Hayat bize sanki bundan önce kaybettiğimiz o anları, savurganca kullanmamayı ve dahası geriye kalan yaşamımızı hediye etti.
Tüm bu devinimler, gözlemlemelerim içinde kendime döndüm bir
anda: bazen geceydim, bazen olabildiğine renkli. Hadi bakalım sarıp
sarmalayalım, ince ince işleyelim oluşturalım şu hep olmasını istediğimiz
hayatı diyerek örmeye başladım kozamı. İşte fırsat, haydi dolduralım diyor
hayat kovamızı ''sıra bende'' diyeceğimiz o güne hazırlayalım bedenimizi,
zihnimizi, ruhumuzu...
Yola çıkan kişi nereye ulaşabileceğini,
ancak yürüyüp, yolu aşıp, vararak bilebilir
– yol, yürünmeden, bilinmez…
Kendi yönünü bulamayan kişi için,
‘yol’ yoktur- bir sürüklenmedir
bütün `yürüme`si…
Kendi yolunu bulamayan,
bütün yolları boşuna yürür. / Oruç A.-Yürüme
Yorumlar
Yorum Gönder